Yatırımlarımızda Ekosistemleri Taklit Etmek

Birkaç yıldır, fazla parayla ne yapılabileceği ve yatırıma nasıl yaklaşmak gerektiğiyle ilgili fikirlerimi geliştiriyorum. Son aylarda ne kadar çok kişinin, her an yeni bir büyük çaplı piyasa düzenleme müdahalesi beklediklerini söylediğine de inanamıyorum. Bunun üzerine biraz kafa yorup isabetli bir orman benzetmesinin de yardımıyla iyi bir yatırım stratejisine rehberlik edeceğine inandığım birkaç temel ilke geliştirmeyi başardım.

elephant

“Paramı nasıl ve nereye yatırmalıyım?” bana sıkça yöneltilen bir soru. Bu sorunun altında da genellikle bir korku yatıyor. Bu korkunun öznesi çoğu zaman yatağın altında saklanan bir canavardır. Bu canavar birçok şey olabilir: Yaklaşan ekonomik çöküş genellikle en büyük canavardır; ama aslında olduğundan daha büyük göründüğünü söyleyebilirim çünkü gıda sisteminin çöküşü, petrol tepe noktası, iklim değişikliği ve benzeri pek çok canavarın omuzlarının üzerinde durmaktadır. Aslında yatağın altında bir canavar sürüsü vardır.

İnsanların yatırım yapmalarının birincil sebebi fazladan para elde etmiş olmalarıdır. Yatırımlarının değerinin artmasını, yani yatırımlarından geri dönüş almayı ve bu fazlalığı kaybetmeyeceklerine dair güvence sahibi olmayı isterler.

Ancak günümüzde kullanılan çoğu yatırım aracı fazla parayı “uzaktaki” bir sisteme gönderir ve bu sistem yenilenebilir olmayan kaynakları kullanarak sonuçta ekosistem çıktılarını azaltır ve gezegene zarar verir. Birçok insan, bu büyüme oyununun en azından bu hızda sonsuza dek devam edemeyeceğini bildiği ya da bundan şüphelendiği için yatırımlarından suçluluk ya da endişe duyar. Sonuçta, yatırımları onlara kendilerini ne güvende ne de iyi hissettirir.

O halde bence sormamız gereken soru şudur: “Yatırımın esas amacı nedir ve gezegeni daha iyi bir yer haline getirecek yatırım yolları nelerdir?”

Öncelikle permakültürün üçüncü etiğini hatırlayalım: Artanın Vakfedilmesi. Bunun anlamı fazla ürünün, tekrar onu yaratan sisteme yatırılmasıdır. Burada amaç asıl sistemi daha güçlü, daha dayanıklı ve dolayısıyla kırılgan olmayan bir duruma getirmektir.

Kırılgan olmayan sistemler

Bir sistem bir şok geçirdikten sonra evriliyor ve kendini geliştiriyorsa bu, o sistemin kırılgan olmadığı anlamına gelir. Çayırlar ve ormanlar kırılgan olmayan sistemlere örnek verilebilir. Gelişmek ve evrilmek için çayırların aşırı derecede otlatılması, birçok orman türünün ise yangın geçirmesi gerekir.

Dayanıklı sistemler ise değişime ve evrime karşı direnirler. Hendekli bir kalenin oldukça dayanıklı olduğu düşünülür. Ancak bu kale yeterince şiddetli bir şok geçirirse eninde sonunda düşecektir.

Kırılgan olmamak konusunda daha derin bir tartışma için şu muhteşem makaleyi okumanızı tavsiye ederim.

İşe, yatırımları doğadan yapacağımız bir benzetme çerçevesinde düşünerek başlayalım. Örneğin bir orman fazla ürünüyle ne yapar?

Ormanlar güneşi, suyu ve topraktaki besinleri yakalayıp bu enerjiyi, ağaçları ve diğer biyokütleleri büyütmek için kullanırlar. Toplam biyokütlenin bir kısmı (yaprak ve dallar) çürümek üzere yere düşer. Bunu ağacın kendi sistemlerine yatırım yapması olarak düşünebiliriz. Çürüyen malzeme, toprağın verimliliğini arttırır ve ormanın tamamı daha güçlü ve sonuçta da kırılgan olmayan hale gelir.

Tipik yatırım uygulamalarında ise fazla nakit başka şirketlere ya da borsalara yatırılır. Bunu yaptığımız anda o fazlalığın kontrolünü kaybederiz ve çoğu zaman paramız yıkıcı amaçlar için kullanılır. Paramız konvansiyonel ekonominin içinde sıkışıp kaldığı için ekonomik dalgalanmalara ve kaos içindeki bozuk bir sisteme karşı savunmasız duruma düşeriz. Bu kaos yaşamlarımıza nüfuz eder ve zaten yatırım yaparak kaçınmaya çalıştığımız endişelere sebep olur.

Bir düşünün; orman yapraklarını sürekli başka ekosistemlere ihraç etseydi kırılganlaşır ve yangın gibi bir doğal şok durumunda kendini yeniden üretemezdi. Kendi kendisine yatırım yapmayan sistemler dışarıdan kaynağa ihtiyaç duyarlar. Bir sistemin ihtiyaçları içeriden karşılanmadığında bunun bedelini enerji ve kirlilik ile öderiz.

Bu kadar basit: Biyokütle ihraç etmek ekosistemleri yoksullaştırır.

forest

Biz de fazla paramızı ormanın yaprakları gibi düşünebiliriz. Parasını akıllıca kullanan insanlar fazlasını kendilerini ve etraflarındaki sistemleri destekleyici şeylere yatırırlar. Buna güneş panelleri, çok yıllık gıda bitkileri, seralar, pasif güneş enerjisi kullanarak kendini ısıtıp soğutan binalar, bahçeler, kitaplar, toprak ve su hasadı ekipmanları gibi somut şeylerin yanında eğitim, topluluk ve tasarım gibi soyut şeyler de dâhil edilebilir. Ekosistemler, yatırım şablonu olarak düşünebileceğimiz birçok fikir sunarlar: Varlık istifleme (biyokütle, fideler, yeni ağaçlar), tampon sistemleri (etraflarındaki ağaçlara yatırım yapan ana ağaçlar), tamamlayıcı seçenekler (yakındaki yeni ekosistemlere tohum göndermek), çekiciler (çiçekler).

Bundan birkaç yıl önce Chris Martenson’un Kanada’nın Edmonton şehrindeki bir söyleşisine katıldım. Chris internetten takip edilebilen Hızlandırılmış Kursu ile meşhurdur. Chris çoğu yatırım stratejisinin nasıl bundan önceki 20 yılın yatırım istatistiklerine dayalı olduğuna ve bunun altında sömürmemiz için daima daha fazla enerji, toprak, orman, hava ve su bulunabileceği varsayımının yattığına dair alışılmış konuşmasını yapıyordu. Ama ucuz petrol tükendiyse, ormanların %50’sini kaybettiysek, hava kalitesi gittikçe düşüyor ve suyumuz bitiyorsa, önümüzdeki 20 yılın geçtiğimiz 20 yıla benzemesi mümkün olabilir miydi? Söylemeye çalıştığı şey, önümüzdeki 20 yılın geçtiğimiz 20 yıla hiç ama hiç benzemeyeceğiydi.

Söyleşinin ardından Chris’le baş başa sohbet ettik ve beni asıl etkileyen bu oldu. Aynı sunumu bir hafta önce Wall Street bankerlerine verdiğini söyledi. Bu bankerler Chris’e şu yorumda bulunmuşlar: “Biz bunları zaten biliyoruz. Müzik durduğunda, dünya yıkılırken saklanabilmemiz için ormanda kendimize toplanma alanları oluşturduk.” Ama müzik durana kadar dans etmeleri gerektiğini düşünüyorlar; son ana kadar her şeyin normal görünmesi gerekiyor.

Vay be! Chris’in konuşma yaptığı bu insanlar sistemin bozuk olduğunun farkındaydılar. Her şeyin çökmek üzere olduğunu bile bile yatırım araçları satmaya devam ediyorlardı. Kendileri de çöküşe hazırlıklıydı. Onlar fazla paralarını, yiyecek ve diğer gereçlerin depolanmış olduğu şebekeden bağımsız yaşanabilen kulübelere yatırmışlardı.

Peki, sen bu bilgiyle ne yapıyor, paniğe kapılmadan fırtınadan saklanabilmek için servetini nasıl koruyorsun? İşte 10 yıldır kendi kendime sorduğum soru bu ve işte bulduğum cevap.

Peki, neye yatırım yapmalıyım?

Bence paranızı yatırıp geri dönüş alabileceğiniz, kırılgan olmama durumunuzu arttırabileceğiniz ve büyük çaplı dolandırıcılıklara konu olmayan birkaç temel alan var. İyi bir yatırım stratejisi için size yol gösterebilecek birkaç temel ilke sunmak istiyorum:

— Kullanabiliyor musunuz? Bunlar size her tür ekonomik gidişatta değer sunabilecek ve ekonomik gerileme dönemlerinde değerini koruyacak ya da arttıracak şeylerdir. Buna gıda, güneş panelleri, jeneratörler, bir ev, yakıt, çok yıllık gıda sistemleri, su hasat sistemleri ve bahçecilik aletleri dâhil edilebilir. Bunlar çok zengin bir Wall Street yatırım müdürünün müşterilerine verdiği tavsiyeler. Bu gibi insanlara hayranlık duymuyorum ama bu fikrine katılıyorum.

— Beyninizde depolayabiliyor musunuz? Eğitim, özellikle de kendinize bakabilmek için kullanabileceğiniz şeyleri öğreten her şey paha biçilemez değerdedir. Birkaç beceri edinin. Küçük de olsa bir bahçe yapın, çekiç kullanmayı, yemek yapmayı, ev inşa etmeyi ya da arıcılığı öğrenin.

— Onu yardıma çağırabiliyor musunuz? Topluluk bunların en önemlisidir; çünkü ilişkileriniz bir ağ oluşturur ve ağlar kırılgan olmayan yapılardır. Arkadaşlıklara ve topluluğunuza yatırım yapın.

Birçok kişi altın ve gümüşe yatırım yapmayı önerir, ama ben bunları kullanamam ve onlardan herhangi bir değer elde edemem. Ayrıca bunların elde edilmesi için yıkıcı madencilik faaliyetleri gerekir ve ben bunları etik olarak kesinlikle tasvip etmiyorum. Dahası bu metallerin fiyatları ile oynamak savunucularının size söylediklerinden çok daha kolaydır.

Chris Martenson’un söylediği bir diğer ilginç şey de arazisinin tamamını bir permakültür tasarımcısına tasarlattırdığıydı. Hedefleriniz doğrultusunda doğru araziyi bulmak ve satın almak (başka bir yazının konusu) ve sonrasında burayı amaçlarınıza hizmet edecek ve ihtiyaçlarınızı karşılayacak şekilde tasarlayıp inşa etmek yukarıdaki üç ilkeyi birden yerine getirmek için mükemmel bir yoldur.

İçinde güneşle ısınan bir ev bulunan, yakıt, yapı malzemesi ve hayvan yemi üreten, su hasat eden, üst toprak üreten, atıkları kaynağa dönüştüren ve topluluk inşa eden bir araziye sahip olmak muhtemelen yapabileceğiniz en kırılgan olmayan yatırımdır. Eğer doğru yapabilirseniz, sistem çöktüğünde değeri artan yatırımlar bunlar olacaktır!

Çeviri: İlknur Urkun Kelso
Kaynak: Investing Like An Ecosystem

One Response to “Yatırımlarımızda Ekosistemleri Taklit Etmek”

  1. Alaattin Kirazcı dedi ki:

    Bir çoğumuzun kafasındaki sorulara cevap veren samimi bir makale ve güzel bir çeviri. Elinize sağlık.

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*