Mükemmel Ahlaki Kargaşa: Felsefeciler Kapımızın Eşiğindeki İnsan Yapımı Kıyamete Yanıt Veriyor

mükemmelahlakikargaşa1

Küresel sıcaklık derecelerinin gelecek yüz yıl boyunca artacağının kesinleşmesiyle, hava durumu tahminleri önümüzdeki 200 yıl için sadece bela öngörüyor. En son IPCC raporuna göre karbon salımımız geri dönülemez bir noktaya yaklaşıyor. Endüstrileşmiş ulusların tümü bir gecede güneş enerjisine geçse bile, gezegenin gidişatını tersine çevirmek için artık çok geç.

Jeolojistler, insan türünün jeolojik tarihi tamir edilemez bir şekilde değiştirdiği bu yeni çağı Anthropocene (Antroposen) diye adlandırıyorlar. Yasa yapıcıların küresel ısınmayı nasıl “durdurucağımız”la ilgili kararlar verme lüksü yok artık. Onun yerine, iklim dengesizliğinin ortasında nasıl idare edeceğimizi çözmemiz lazım.

Önümüzdeki karanlık gelecekle birlikte, yeni varoluşsal sorular ortaya çıkıyor. Şu anki nesiller, gelecektekilere ne borçlu? Sadece insanları etkileyen şeylere mi değer vermeliyiz? Doğanın, kültürün kendi içinde bir değeri var mı? Bugüne kadarki sıcaklık yükselişinin müsebbibi Batılı ekonomiler olduğuna göre, gelecekte bunu durdurmak için üstlenilecek yükün çoğunu onlar mı sırtlanmalı?

(daha&helliip;)

Yatırımlarımızda Ekosistemleri Taklit Etmek

Birkaç yıldır, fazla parayla ne yapılabileceği ve yatırıma nasıl yaklaşmak gerektiğiyle ilgili fikirlerimi geliştiriyorum. Son aylarda ne kadar çok kişinin, her an yeni bir büyük çaplı piyasa düzenleme müdahalesi beklediklerini söylediğine de inanamıyorum. Bunun üzerine biraz kafa yorup isabetli bir orman benzetmesinin de yardımıyla iyi bir yatırım stratejisine rehberlik edeceğine inandığım birkaç temel ilke geliştirmeyi başardım.

elephant

“Paramı nasıl ve nereye yatırmalıyım?” bana sıkça yöneltilen bir soru. Bu sorunun altında da genellikle bir korku yatıyor. Bu korkunun öznesi çoğu zaman yatağın altında saklanan bir canavardır. Bu canavar birçok şey olabilir: Yaklaşan ekonomik çöküş genellikle en büyük canavardır; ama aslında olduğundan daha büyük göründüğünü söyleyebilirim çünkü gıda sisteminin çöküşü, petrol tepe noktası, iklim değişikliği ve benzeri pek çok canavarın omuzlarının üzerinde durmaktadır. Aslında yatağın altında bir canavar sürüsü vardır.
(daha&helliip;)

Bireysel Çaba Yeter Mi?

Çeviri: Erkan BUĞDAY

Üç yıl önce, permakültür temelli sürdürülebilir bir yaşam kurma hayalini gerçekleştirmek için, ailemle birlikte rahat memuriyetlerimizden ayrılıp Victoria kırsalına taşındık.

Yerleşik bir permakültür bölgesi / köyündense geleneksel bir kırsal çevreye yerleşmeyi seçmemizin nedenlerinden biri, permakültür için “yeni cepheler açmak” idi. “Eğer biz bunu burada yapabilirsek herkes her yerde yapabilir!” diye düşünüyorduk. Belki de bu yanlış bir seçimdi, özellikle de liderlik yapma konusundaki isteksizliğim düşünüldüğünde – yaparak göstermenin ötesinde düşünmek benim için zordur. Bazı açılardan belki de bir niyetli topluluk benim için daha iyi bir seçenek olabilirdi, fakat şimdi bu yoldayım. Sistem, ondan kaçmak için hala para kullanmamızı gerektirdikçe, harekete geçmek gittikçe daha da zorlaşıyor. Yayılmaya yeri olmayan kapalı bir toplulukla tatmin olur muydum olmaz mıydım, onu da bilmiyorum.

Değişikliği etkilemenin en iyi yolunun, dünyada görmek istediğiniz değişikliğin kendisi olmak olduğuna inanırım. Yıllarca Gandhi’nin bu meşhur sözü üzerine derin derin düşündüm ve daha fazla düşündükçe, ardında yatan gerçekliğin daha detaylı bir şekilde farkına varıyorum. Gandhi’nin bilgeliği benim permakültür pratiklerine yaklaşımımı şekillendirmiştir. Eğer yaparsam ve bütün kalbimle yaparsam o zaman insanları etkileyebilirim ve sonuçta onların başkalarını ve en nihayetinde dünyayı etkilemelerine yol açabilirim. Buna hala inanıyorum ama zaman zaman, “serinle dostum!” diyerek kendisini güneşe fırlatan bir kartopundan başka bir şey değilmişim gibi geliyor. Bu bireysel edilgen yaklaşım yeterli değilmiş gibi geliyor.

(daha&helliip;)

Kaçınılmaz Dönüşüm ve Permakültür

Bu yazı ilk olarak Yeşil Atlas‘ta yayınlanmıştır.

 

“Tüm gerçekler üç evreden geçerler. Önce alay konusu olurlar, sonra şiddetli bir tepkiye maruz kalırlar ve son olarak da kendi kendinin kanıtı olarak herkesce kabul edilirler.”

“Çoğu gerçek sadece kimsenin sorunu ele alacak ve üstüne gidecek cesareti bulamamasından dolayı ortaya çıkmamaktadır.”

Arthur Schopenhauer

“İnsanoğlunun en büyük yetersizliği üstel fonksiyonun gücünü kavrayamamasıdır.”

Dr. Albert Bartlett

 

Nesnel gerçeklerin ve bu gerçeklerin insanın dünya üzerindeki gündelik yaşamı açısından anlamlarının olabildiği kadar kısa ve öz halleriyle ifade edilmeleri çoğumuz üzerinde adeta bir kehanet, ruhani ya da inanç dünyasına dair bir açıklama dinliyormuşuz etkisi yaratır. Bilimsel bir temeli yokmuş gibi gözüken bu tür ifadelere çoğu zaman güler geçeriz, alışkanlıklarımızı veya başka bir deyişle mevcut durumu tehdit ettiklerini düşündüğümüzde de şiddetle karşı çıkarız. Bunların çoğu zaman egemen ve çağdaş dünya görüşümüzün merceğinden gericilik, ilerleme/kalkınma düşmanlığı, muhafazakarlık ya da en hafif tabirle folklör veya atasözü yani bir şekliyle “eskilerin masalları” olarak algılanmalarının sebebini yine aynı egemen, kartezyen dünya görüşünün dışında aramak doğru olmaz.

(daha&helliip;)

Şişedeki Meyve Sinekleri

Çeviri: Ayda SEVİN KUYEL, Permakültür Platformu

Gün gelir, insan kaderini avucuna alabilir: Birer uşak gibi yaşıyorsak, sevgili Brutus, kabahat yıldızlarımızda değil, kendimizde. ? William Shakespeare, Julius Caesar

I

En altında bir kat bal bulunan bir şişeye birkaç meyve sineği koyarsanız, bunlar hızla çok büyük bir sayıya ulaşacak, sonra da kendi atıklarından zehirlenerek aynı hızla birer birer ölecektir. Benzer şekilde, eğer üzüm suyuna birkaç maya hücresi ekleyip şişeyi sıkıca kapatırsanız, hücreler şekeri tüketip alkole dönüştürecek; alkol, seviyesi % 12,5’a ulaştığında tüm mayayı yok edecek, böylece sofraya konmaya hazır bir şarabınız olacaktır.

Meyve sinekleri ve maya bir şişeye konulduklarında ellerinde olmaksızın intihara yönelik hareketler sergiler. Çünkü herhangi bir şeyi “bilecek” en ufak bilişsel donanıma sahip olmadıklarından, bundan başka çareleri yoktur.

İnsanoğlunun ise farklı olduğu öğretilmiştir bizlere: Edinmiş olduğu bilgi birikiminden faydalanabildiği, elindeki bulguları değerlendirebildiği ve mantığa başvurabildiği; bu beceri ve başarıları sayesinde de alternatif gelecekler hayal edip, bunların arasından kendi yararına olanları seçebildiği söylenmiştir hep.

(daha&helliip;)

Permakültürde Etik

Çeviri: Emre RONA, Permakültür Platformu

Permakültür, öncelikle düşük karbon yayılımına ve yüksek üretkenliğe sahip sistemlerin tasarlanabilmesi için kullanılan bir düşünce aracıdır, fakat etkileri çok daha geniş alanlara nüfuz edebilir! Daha dengeli bir ekolojik yaşam kurmak amacıyla başladığımız yolculuk, daha derinlere inerek dünya görüşümüzü dönüştürebilir, davranışlarımızı kökten değiştirebilir. Permakültürün ilham verici doğası da aslında işte budur; permakültür, doğanın örüntüleri ve bilgeliği ile derin bağlar kurmamızın ve bu anlayışı günlük hayatımızda uygulayabilmemizin bir yoludur.

Permakültür tasarımı disiplini, doğal sistemleri dayanıklı kılan özelliklerin gözlemlenmesine dayanır; basit ama etkili ilkeler oluşturarak, herhangi bir tasarım sırasında bunları doğayı taklit etmek amacıyla kullanır. Bu tasarımlar arasında bahçeler, çiftlikler, binalar, ormanlar, topluluklar, işletmeler, hatta kasabalar ve şehirler bile olabilir. Permakültürün özü, sistemdeki tek tek bileşenler arasında faydalı ilişkiler kurmak ve enerjinin kaçmasını engelleyerek varolan sistemde kalmasını sağlamaktır. Uygulaması ise sadece hayalgücümüzle sınırlıdır.

(daha&helliip;)