“Sessiz Bahar” Bir Çevre Hareketi Başlattı

“Sessiz Bahar” kitabının tetiklediği çevre hareketi sayesinde kimyasal tarımın zehirli etkilerini başından itibaren biliyorduk. Yaşanan büyük çevresel hasar, yaygınlaşan hastalıklar ve direnç kazanan zararlıların yanı sıra insan sağlığına ilişkin sorunlar da ortaya çıktı.

Sessiz Bahar, Rachel Carson tarafından 1962 senesinde yazılmış bir çevre bilimi kitabıdır. Kitap gelişigüzel zararlı ilacı kullanımının özellikle kuşlar üzerindeki zararlı etkilerini ortaya koyuyordu. Carson, kimyasal endüstriyi  bilgi kirliliği yaratmakla, kamu görevlilerini de endüstrinin savlarını sorgulamadan kabul etmekle suçluyordu.

(daha&helliip;)

Permakültür: “Yapmak”la İlgili Düşünmek

Bu yazı ilk olarak Cumhuriyet Akademi Dergisi’nin 19. sayısında yayımlanmıştır. 

Yazan: Iraz Candaş

Bir sistem en az, ömrü boyunca bakımı ve ömrünün sonunda yenilenmesi için gereken enerjiyi üretebiliyorsa sürdürülebilirdir. Bu tanımla değerlendirdiğimizde, sürdürülebilir olduğu iddia edilen güneş ve rüzgâr enerjisi sistemleri ve hatta insan tasarımı hiçbir teknolojinin öne sürdükleri şeyler olmadıklarını görebiliriz. Bir fotovoltaik panel ömrü boyunca bakımı için gereken enerjiyi üretebilse bile, ömrünün sonunda yeni bir panel üretecek enerjiyi üretmez. Dolayısıyla her zaman dışarıdan, kaynağı sınırlı yani kullanıldıkça azalan bir enerji girdisine ihtiyaç duyar.

Doğaya baktığımızda yapısal ve işlevsel ağ yapıları sayesinde gerçek anlamıyla sürdürülebilirliği sağlamış sistemlerin mevcut olduğunu görebiliriz. Permakültür de bu sistemlerin çalışma ilke ve etiklerini gözlemleyip bunları davranış yönergeleri halinde ifade ederek, artık sezgisel bilgi edinme yöntemlerini kaybetmiş “medeni” insana, ait olduğu yeri hatırlatıyor. Bu süreçte permakültür, kara canlıları olmamızdan yola çıkarak en büyük hocamızın ormanlar olduğunu söylüyor.

Permakültür, 70li yıllarda Bill Mollison ve David Holmgren tarafından geliştirilmiş bir tasarım sistemidir. Tazmanyalı Bill Mollison’un ilk gençlik yıllarından itibaren vatan topraklarında gözlemlediği ekolojik çöküş üzerine kolları sıvamasıyla başlayan süreç, bugün geldiği noktada binlerce Permakültür Tasarım Sertifikası* sahibinin, gezegenin birbirinden farklı bölgelerinde, farklı ölçeklerde ve bağlamlarda sayısız uygulama örneğiyle daha iyi bir dünya için çalışarak permakültürün içeriğini ve sınırlarını genişletmesiyle devam ediyor.

(daha&helliip;)

Toprak ve İlişkileri: Kısa Bir Bakış

Bu yazı 31 Mart 2018 tarihinde Yeşil Gazete‘de yayımlanmıştır.

Toprak deyince çoğumuzun aklına cansız, durağan ve bitkiler ve hayvanların yaşaması için var olan inorganik bir tabaka gelir. Bunun eksik bir tanım olduğunu artık biliyoruz; toprak, içinde karmaşık ilişkiler ağını barındıran, canlı bir ekosistem. Ayaklarımızın altındaki bu “dünyanın” farkına varıp onu derinlemesine keşfetmek; gezegen üstündeki – varsa –  geleceğimize kılavuzluk edebilir.

Çerçevesini çizeceğim bilgilere erişim yaklaşık 150 yıllık bir çalışmayla sağlandı. Gözle, hatta çoğu mikroskopla dahi göremeyeceğimiz bu dünyanın keşfi, 1885’te Albert Bernhard Frank’ın yazdığı bir makaleyle başlıyor. Bilgilerimizin bugünkü haline gelmesini sağlayan en önemli teknolojik gelişmeler arasında ışık ve elektron mikroskopları var. Böylesi mikroskoplarla artık toprağın içindeki mikrobiyolojik canlıların birbirleriyle ve bitkilerle (ve hatta karasal memelilerle) kurdukları ilişkileri anlayabiliyor; 1990’lar itibariyle yapılan çalışmalar sayesinde de bu bilgileri bitkisel üretim alanlarımızda kullanabiliyoruz.

(daha&helliip;)

Permakültür Ne Değildir ve Nedir?

Permakültür tanımlanma zorluğuyla ünlüdür. Yeni bir araştırmaya göre insanlar permakültürün hem bir tasarım yaklaşımı, hem bir felsefe, hem bir toplumsal hareket hem de bir dizi uygulama olduğunu düşünüyor. Bu geniş ve çelişkili yelpaze permakültürün sadece tarif edilmesini zorlaştırmakla kalmayıp itici olmasına da sebep oluyor. Diyelim permakültürle yoğun bir gıda üretim yöntemi biçimi olarak tanıştınız ve bundan daha fazlası olduğunu sonradan, birisi size tanrıça inancı, GDO karşıtı aktivizm ve çıplak ayakla dolaşmayı da içerdiğini anlattığında kavradınız. Buradan ne çıkartırdınız? Acaba kaç kişi nihayet permakültürcülerin siyasi görüşünü çözdüğünü düşünmüş ve mantıken vejetaryen olmamız gerektiğini varsaymış, ve sonra aramızda pek çok militan et yiyici olduğunu görmüştür? Ne tür bir felsefe bu kadar farklı görüşleri bir arada tutabilir? Ya da bu gerçekten bir felsefe midir? Ben burada, permakültürün en isabetli ve net tanımının bir tasarım yaklaşımı olduğunu, genellikle desteklediği daha kapsamlı bir felsefe ve hareketin içinde yer aldığı için de kafamızın karıştığını savunacağım. Permakülür bu bahsedilen felsefe ve hareketin kendisi değildir. Yeni bir paradigmanın gerçekleştirilmesini amaçlayan bir tasarım yaklaşımıdır. Ve onu bu şekilde tanımlamanın, diğer ekolojik tasarım alanları ve teknolojilerinde çalışan, permakültürcüler “Ah, evet, sizin işiniz de permakültürün bir parçası,” dediklerinde anlaşılır bir şekilde bundan rahatsız olan insanlara da teselli olacağını göreceğiz.

(daha&helliip;)

Mükemmel Ahlaki Kargaşa: Felsefeciler Kapımızın Eşiğindeki İnsan Yapımı Kıyamete Yanıt Veriyor

mükemmelahlakikargaşa1

Küresel sıcaklık derecelerinin gelecek yüz yıl boyunca artacağının kesinleşmesiyle, hava durumu tahminleri önümüzdeki 200 yıl için sadece bela öngörüyor. En son IPCC raporuna göre karbon salımımız geri dönülemez bir noktaya yaklaşıyor. Endüstrileşmiş ulusların tümü bir gecede güneş enerjisine geçse bile, gezegenin gidişatını tersine çevirmek için artık çok geç.

Jeolojistler, insan türünün jeolojik tarihi tamir edilemez bir şekilde değiştirdiği bu yeni çağı Anthropocene (Antroposen) diye adlandırıyorlar. Yasa yapıcıların küresel ısınmayı nasıl “durdurucağımız”la ilgili kararlar verme lüksü yok artık. Onun yerine, iklim dengesizliğinin ortasında nasıl idare edeceğimizi çözmemiz lazım.

Önümüzdeki karanlık gelecekle birlikte, yeni varoluşsal sorular ortaya çıkıyor. Şu anki nesiller, gelecektekilere ne borçlu? Sadece insanları etkileyen şeylere mi değer vermeliyiz? Doğanın, kültürün kendi içinde bir değeri var mı? Bugüne kadarki sıcaklık yükselişinin müsebbibi Batılı ekonomiler olduğuna göre, gelecekte bunu durdurmak için üstlenilecek yükün çoğunu onlar mı sırtlanmalı?

(daha&helliip;)

Gıda ve Permakültür

Bu yazıyı, biyobölgesel haberleşme ağında, ATTRA’dan (Ulusal Sürdürülebilir Tarım Bilgi Merkezi) bir kadının, ”Elbette dünyayı, bu permakültür gibi entel-dantel, avcı-toplayıcı tarzı arazi sistemiyle doyuramazsınız.” sözlerine cevaben yazdım. Bu laflar biraz tepemi attırdı, işte yazdıklarım.

Sevgili dostlar,

Bu, çoğunlukla soyut kalan gıda ve permakültür tartışmasına, biraz gerçek, dünyevi deneyimlerimi eklemek isterim.
(daha&helliip;)