“Sessiz Bahar” kitabının tetiklediği çevre hareketi sayesinde kimyasal tarımın zehirli etkilerini başından itibaren biliyorduk. Yaşanan büyük çevresel hasar, yaygınlaşan hastalıklar ve direnç kazanan zararlıların yanı sıra insan sağlığına ilişkin sorunlar da ortaya çıktı.
Sessiz Bahar, Rachel Carson tarafından 1962 senesinde yazılmış bir çevre bilimi kitabıdır. Kitap gelişigüzel zararlı ilacı kullanımının özellikle kuşlar üzerindeki zararlı etkilerini ortaya koyuyordu. Carson, kimyasal endüstriyi bilgi kirliliği yaratmakla, kamu görevlilerini de endüstrinin savlarını sorgulamadan kabul etmekle suçluyordu.
Carson, 1950’lerin sonunda doğru doğa korumayla, özellikle de sentetik zararlı ilaçlarının neden olduğuna inandığı çevresel sorunlarla ilgilenmeye başlamıştı. Bunun sonucu da çevre problemlerinin Amerikan kamuoyuna taşınmasını sağlayan Sessiz Bahar (1962) oldu. Sessiz Bahar, kimya şirketlerinin yoğun muhalefeti ile karşılaşsa da ulusal zararlı ilacı politikasında değişikliğe gidilmesini sağladı. DDT’nin kullanımı ülke çapında yasaklanırken ABD Çevre Koruma Ajansı’nın kurulmasına yol açan çevre hareketine de ilham verdi.
Bir devam kitabı olan “Sessiz Bahar’ın Ötesinde” H.F. Van Emden ve David Peakall tarafından 1996 yılında birlikte kaleme alındı. Sessiz Bahar, 2006 senesinde, Discover Magazine editörleri tarafından tüm zamanların en iyi 25 bilim kitabından bir olarak gösterildi.
Carson, 1940ların ortasında, birçokları İkinci Dünya Savaşı’nın ardından geliştirilen sentetik zararlı ilaçlarının kullanımından endişe duyuyordu. ABD Tarım Bakanlığının (USDA) 1957 seneli ateş karıncalarını yok etme programı çerçevesinde DDT ve diğer zararlı ilaçlarının akaryakıt ile karıştırılarak püskürtülmesi ve buna özel arazilerin dâhil edilmesi, Carson’ın araştırmalarını ve yeni kitabını zararlı ilaçlarına ve çevresel zehirlere adamasına neden oldu. Long Island’da bulunan arazi sahipleri ilaçlamanın durdurulması için bir dava açtılar ve etkilenen bölgelerde yaşayan birçok insan davayı yakından takip etti. Dava kaybedilmesine karşın, Yüksek Mahkeme dilekçe sahiplerine gelecekte oluşabilecek potansiyel çevresel zararlara karşı telafi talep edebilme hakkı tanıyarak sonraki çevre hareketlerinin önünü açtı.
Sessiz Bahar ilhamını Carson’ın arkadaşı Olga Owens Huckins tarafından The Boston Herald’a yazılan bir mektuptan almıştı. Mektup, sivrisinekleri öldürmek için havadan piskürtülen DDT sonucu Huckins’in mülkünün etrafındaki kuşların ölümünden bahsediyordu ve Huckins bir kopyayı da Carson’a göndermişti. Carson, daha sonra, bu mektubun kimyasal zararlı ilaçlarının yarattığı çevre sorunlarını araştırmasına vesile olduğunu yazmıştı.
Audubon Derneği’nin Washington D.C. Şubesi, kimyasal ilaçlama programlarına karşı aktif mücadele yürütüyordu ve Carson’ı ABD’nin ilaçlama uygulamalarını halka duyurmak ve benzeri araştırmalar için görevlendirdi. Carson dört senelik Sessiz Bahar projesine DDT’ye atfedilen çevresel zarar örneklerini toplayarak başladı. Deneme yazarı E. B. White ve bir dizi gazeteci ve bilim insanının da katılım sağlamaları için uğraş verdi. Carson, 1958 senesine gelindiğinde, Newswek’te bilim yazıları yazan Edwin Diamond ile birlikte kaleme alacakları bir kitap anlaşması yapmıştı bile. Ancak, The New Yorker konu hakkında Carson’dan uzun ve yüksek ücretli bir makale yazmasını istediğinde planlandığı gibi sadece giriş ve sonuç bölümlerini yazmanın ötesine geçmeyi düşündü ve süreç kısa sürede tek kişilik bir projeye dönüştü. Diamond daha sonra Sessiz Bahar için yapılan en sert eleştirilerden birini yazacaktı.
Carson, araştırma ilerledikçe zararlı ilaçlarının fizyolojik ve çevresel etkilerini belgeleyen çok sayıda bilim insanı ile karşılaştı. Devlet kurumlarında çalışan bilim insanları ile olan kişisel bağlantılarını kullanarak kamuoyu ile paylaşılmayan bilgilere ulaştı. Bilimsel yayınları okuyarak ve bilim insanları ile söyleşiler yaparak iki farklı bilimsel kampın varlığını tespit etti; kesin delilller ortaya konmadıkça zararlı ilacı kullanımının olası risklerini göz ardı edenler ve risk oluşabileceğini kabul ederek biyolojik zararlı kontrolü gibi alternatif yöntemlere de açık olanlar.
1959’da, ABD Tarım Bakanlığı Araştırma Hizmetleri, Carson ve diğerlerinin eleştirilerine kamuoyunu aydınlatma amaçlı çekilen Ateş Karıncaları Sanık Koltuğunda filmi ile yanıt verdi. Carson, filmi zararlı ilaç kullanımının insanları ve yaban hayatı tehdit eden risklerini görmezden gelen “çirkin propaganda” olarak nitelendirdi. Carson, 1959 ilkbaharında The Washington Post’ta yayınlanan bir mektup kaleme aldı ve kuş popülasyonundaki son düşüşü (kendi deyişiyle “kuşların sessizliğini”) zararlı ilaçlarının aşırı kullanımına bağladı. Aynı yı içinde, ABD’de 1957, 1958 ve 1959’da hasat edilen yaban mersinlerinde yüksek oranda aminotriazole adlı ot ilacı tespit edildi ve tüm yaban mersini satışları durduruldu. Carson, sonrasında, FDA (Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi) tarafından düzenlenen zararlı ilaçlarının kullanımına ilişkin yönetmeliğin gözden geçirildiği toplantılara katıldı, ama kimyasal endüstri temsilcilerinin aralarında Carson’ın üzerinde çalıştığı bilimsel yayınların tümüyle çelişen uzman görüşlerini de içeren saldırgan taktikleri karşısında cesareti kırıldı. Bunun yanı sıra “belli zararlı ilacı programlarının arkasında finansal teşvikler” olup olmadığı konusu da ilgisini çekiyordu.
Ulusal Sağlık Enstitülerinin (NIH) Tıp Kütüphanesi’nde yaptığı araştırma Carson’ın kanserojen kimyasalları inceleyen tıp araştırmacıları ile temasa geçmesini sağladı. Ulusal Kanser Enstitüsü araştırmacısı ve çevre kaynaklı kanser bölümünün kurucu direktörü Wilhelm Hueper’in birçok zararlı ilacını kanserojen olarak sınıflandırdığı çalışması özellikle önem taşıyordu. Carson ve araştırma asistanı Jeanne Davis, NIH kütüphanecisi Dorothy Algire’ın yardımıyla, zararlı ilaçları ve kanser arasındaki bağlantıyı destekleyecek kanıt buldular. Carson için geniş çeşitlilikte bir sentetik zararlı ilacı gamının zehirleyiciliğine ilişkin kanıtlar oldukça açıktı, lakin bu tür yargılar zararlı ilaçlarından kaynaklanan kanser gelişimi ile ilgilenen küçük bir bilim insanı topluluğunun dışında pek de kabul görmüyordu.
Rachel Carson zararlı ilacı püskürtmenin etkilerini araştıran Senato’nun Devlet Uygulamaları alt komitesinde ifade verirken (4 Haziran 1963).
1960 senesine gelindiğinde, Carson’un elinde yeterince malzeme vardı ve yazım işlemi hızla ilerliyordu. Zararlı ilacına maruz kalınan yüzlerce olayı ve bunların sonucunda hastalanan insanları ve oluşan çevresel zararı incelemişti. Ocak 1960’ta, haftalarca yatakta kalmasına neden olan bir hastalığa yakalandı ve kitabın yazımı gecikti. Mart ayında tam iyileşirken sol göğsünde meme ameliyatı gerektiren kistler ortaya çıktı. Carson, aynı yılın Aralık ayında, metastasa uğramış olan göğüs kanserine yakalanmış olduğunu keşfetti. Araştırmaları, bunun yanında, “The Sea Around Us” kitabının yeni baskısının gözden geçirilmesi ve Erich Hartmann ile birlikte hazırladıkları bir foto makale nedeniyle de gecikmeye uğradı. Biyolojik kontrol yöntemleri ile ilgili güncel çalışmalar üzerine bir tartışma ve bazı yeni zararlı ilaçlarının incelenmesi dışında araştırma ve yazımın çoğu Aralık 1960’ta tamamlandı. Ancak, ortaya çıkan yeni sağlık sorunları son gözden geçirmelerin 1962 başlarına kadar uzamasına neden oldu.
Kitabın başlığı, John Keats’in “göldeki sazlar soldu, hiçbir kuş şarkı söylemiyor,” dizelerini içeren “Acımasız Güzel Kadın” şiirinden esinlenmiştir. “Sessiz Bahar” ilk başta kuşlarla ilgili bölümün başlığı olarak önerilmişti. Carson, Ağustos 1961’de, edebiyat temsilcisi Marie Rodell’in önerisini kabul etti: Sessiz Bahar, kuş şakımalarının yokluğuna gönderme yapan bir bölüm başlığı yerine tüm kitap için mecazi bir başlık olacaktı (tüm doğal yaşam için umutsuz bir geleceğin öngörüldüğü). Houghton Mifflin editörü Paul Brooks, Carson’ın onayıyla, kapak tasarımını da yapan Louis ve Lois Darling’in çizimleri de yapmasını sağladı. İlk bölüm olan ve ciddi bir konuya yumuşak bir giriş yapmayı amaçlayan “Yarına Dair Bir Masal” son olarak yazıldı. Brooks ve Carson, 1962 ortalarında, düzenlemeleri büyük ölçüde bitirmişlerdi ve kitabın tanıtımı için metni belli kişilere göndererek son önerileri almayı planlıyorlardı. Carson, Sessiz Bahar’da, DDT karşıtı savlarını ortaya koymak için New York eyaletinde organik çiftçilik yapan Marjorie Spock ve Mary Richards’ın yanında biyodinamik çiftçilik savunucusu Ehrenfried Pfeiffer’in sağladığı kanıtları temel almıştır.
Sessiz Bahar’ın temel içeriği insanların doğal yaşam üzerindeki güçlü ve çoğunlukla olumsuz etkisidir. Zararlı ilaçlarının çevre üzerinde sahip oldukları zararlı etki Carson’ın ana argümanını oluşturur ve etkileri nadiren sadece zararlıları kapsadığı için bunlara biyosit (canlıları öldüren) denmesinin daha uygun olduğunu belirtir. DDT birincil bir örnek olmakla birlikte, çoğu biyolojik birikim yaratan diğer sentetik zararlı ilaçları da irdelenir. Carson, kimyasal endüstriyi bilerek yanlış bilgi yaymakla ve kamu görevlilerini de endüstrinin savlarını eleştirmeden kabullenmekle suçlar. Kitabın büyük bölümü zararlı ilaçlarının doğal ekosistemler üzerindeki etkilerine adanmış olmakla birlikte dört bölüm zararlı ilaçlarına bağlı insan zehirlenmeleri, kanser ve başka hastalıklara ait vakaları ele alır. Carson, DDT ve kanser hakkında şunları yazmıştır:
“DDT, hayvan denekler üzerinde yapılan laboratuar testlerinde şüpheli karaciğer tümörleri oluşumuna neden olmuştur. Bu tümörlerin keşfini raporlayan Gıda ve İlaç Dairesi tümörlerin nasıl sınıflandırılacağına dair kararsız olmakla beraber, “düşük seviyeli hepatoselüler karsinom olarak tanımlanmalarının gerekçelendirilebileceğini” belirtmiştir. Dr. Hueper (Mesleki Tümörler ve İlişkili Hastalıklar), DDT’yi artık “kimyasal bir karsinojen” olarak sınıflandırıyor.”
Carson, hedef alınan zararlıların ilaçlara direnç geliştirmesi ve zayıflayan ekosistemlerin saldırgan türlere yenik düşmesiyle, gelecekte daha ciddi sonuçlarla karşılaşılacağını öngörüyor. Kitap, zararlıların kontrolü için kimyasal ilaçlar yerine biyotik bir yaklaşım geliştirilmesi çağrısıyla son buluyor.
Carson asla DDT’nin toptan yasaklanmasını önermedi. Sessiz Bahar’da, DDT ve diğer böcek öldürücülerin çevresel yan etkileri olmasa bile ölçüsüz miktarlarda kullanılmalarının böceklerde ilaçlara karşı direnç yaratacağını ve hedeflenen böcek popülasyonlarının ortadan kaldırılması için fayda sağlayamayacaklarını söyledi.
“Sorumluluk sahibi kimse böcek kaynaklı hastalıkların göz ardı edilmeleri gerektiğini ileri sürmez. Acilen ele almamız gereken soru, bir sorunu onu hızla daha da kötüleştirecek yöntemlerle çözmeye çalışmanın akıllıca veya sağduyulu olup olmadığıdır. Dünya böceklerle bulaşan hastalıklara karşı verilen başarılı savaş hakkında çok şey duydu, ama madalyonun diğer yüzü karanlıkta kaldı: Yenilgiler veya kısa süreli zaferler sonrasında çabalarımız sonucu daha da güçlenen düşman böcekler. Daha da kötüsü, belki mücadele araçlarımızı da kaybetmiş oluyoruz böylece.”
Carson, bunun yanı sıra, “sıtma mücadele programları da sivrisineklerin artan direnci sonucu tehdit altında,” diyor ve Hollanda Bitki Koruma Hizmeti kurumunun direktörü tarafından yapılan öneriyi alıntılıyor: “pratikte tutulması gereken yol ‘tam kapasite ile püskürt’ yerine ‘mümkün olduğunca az püskürt’ olmalı… Zararlı popülasyonu üzerindeki baskı her zaman en azda tutulmalı.”
Orijinal kaynak: ‘Silent Spring’ Triggered an Environmental Movement
Çeviren: Murat Akhuy
Leave a Reply